Obezite genetik yatkınlık zemini taşıyan, obezojenik çevre ve yaşam biçiminin eşlik ettiği çok faktörlü kronik bir hastalıktır. Etiyolojisinde multifaktöriyel etkilerin olması obezitenin tedavisinde de multidisipliner tedavi stratejilerini gerektirmektedir. Bu stratejiler bireye özgü, gerçekleştirilebilir hedeflerle, uzun soluklu olarak kombine yöntemlerle planlanmalıdır. Tedavinin ana unsurunu ise bireye sağlıklı ve dengeli beslenme davranışlarının kalıcı olarak kazandırılması oluşturur. Fiziksel aktivite ve sağlıklı yaşam tarzı değişiklikleri doğru beslenme davranışlarının yanında bireye kazandırılmalıdır. Fakat bazı durumlarda medikal ve cerrahi yöntemler elzem hale gelebilmektedir. Özellikle beslenme müdahalesi, yaşam tarzı değişiklikleri ve ilaç tedavisi gibi konservatif tedavi yöntemlerinin başarısız olduğu hastalarda gerekli endikasyonların mevcudiyetinde cerrahi yaklaşım önerilmektedir.
Uluslararası Obezite ve Metabolik Bozukluklar Cerrahisi Federasyonu raporlarına göre 50 katılımcı ülkede yıllık 500 binin üzerinde bariatrik cerrahi işlemin gerçekleştiği belirtilmektedir. Küresel obezite görülme sıklığında ilerleyen yıllarda yaşanacak muhtemel artışların bariatrik cerrahi uygulamaların sıklığında da artışa neden olabileceği düşünülmektedir. Bu durum cerrahi işlem tekniğine özgü multidisipliner sağlık yaklaşımlarının gerekliliğini ortaya koymaktadır.
Bariatrik cerrahi öncesi ve sonrasındaki beslenme planlaması işlemin başarısını belirleyen en önemli hususlardandır. Bu nedenle uygulanan bariatrik cerrahi tekniğine özgü erken ve geç dönem komplikasyanların dikkate alınarak tedavi stratejilerinin belirlenmesi elzemdir. Uygulanan tekniğe özgü beslenmeye ilişkin riskler önemli farklılıklar gösterdiği için beslenme planlaması da büyük farklılıklar gösterir. Bir diğer yandan, besin ögelerine ilişkin komplikasyonlar hematolojik, metabolik ve geri dönüşümsüz nörolojik hastalıklara yol açmasından dolayı bariatrik cerrahinin en önemli uzun dönem komplikasyonlarını oluşturur. Bariatrik cerrahi uygulanan hastaların yaklaşık %30’unda mikro ve/veya makro besin ögesi eksikliklerine bağlı komplikasyonlar gelişebilmektedir. Besin ögesi eksikliklerine bağlı komplikasyonlar anemi, metabolik kemik hastalığı, protein enerji malnutrisyonu, steatore, wernicke ensefalopatisi, polinöropati ve miyopati, görme bozukluğu, cilt döküntüleri ve potansiyel olarak sessiz seyreden çeşitli mikronutrient yetersizlikleridir. Ayrıca bariatik cerrahiye bağlı görülebilecek beslenmeye ilişkin bazı fizyolojik komplikasyonlarda (dumping sendromu, hiperinsülinemik hipoglisemi vb.) beslenmeye ilişkin stratejilerde belirleyici olabilmektedir. Bariatrik cerrahi türüne özgü ideal beslenme yaklaşımları beslenmeye ilişkin bu risklerin azaltılmasında veya önlenmesinde etkili olabilir.
Ülkemizdeki beslenme ve diyetetik bölümü lisans programlarının büyük bir kısmında bariatrik cerrahi ve beslenme ilişkisinin ele alındığı bir ders bulunmamaktadır. Beslenme ve diyetetik lisans programından mezun olan diyetisyenlerin bu alandaki yetkinliklerinin güncel veriler ışığında bilimsel etkinliklerle arttırılması önemlidir. Planlanan bu projede bütün bariatrik cerrahi teknikler, bu tekniklerin etkinliği ve risklerine yer verilmiş olup ideal beslenme yaklaşımları da eğitim süresince her tekniğe özgü olarak detaylıca ele alınacaktır. Ayrıca bariatrik cerrahide preoperatif ve postoperatif fizyoterapi yaklaşımı, hemşirelik yaklaşımı ve psikolojik yaklaşım konuları da ele alınacak olup ideal multidisipliner tedavi stratejileri hakkında bilgiler verilecektir. Eğitim sonrasında katılımcılarda bütün bariatrik tekniklere ilişkin ideal beslenme yaklaşımları bilgilerinin ve multidisipliner ekip yaklaşımının kazandırılması amaçlanmaktadır.